Doğum, birçok kadın için hem fiziksel hem de duygusal açıdan büyük bir değişim sürecidir. Hamilelik süresince vücutta ve ruh halinde yaşanan değişiklikler, doğum sonrasında da etkisini sürdürür. Bu süreçte kadınların yaşadığı duygusal dalgalanmalar kimi zaman doğal kabul edilirken, bazı durumlarda ciddi bir psikolojik tabloya dönüşebilir. Bu durumlardan biri de lohusa depresyonu olarak adlandırılır. Peki, lohusa depresyonu nedir, neden olur ve nasıl başa çıkılır?
Lohusalık Dönemi ve Duygusal Değişimler
Doğumdan sonraki ilk altı haftalık sürece “lohusalık dönemi” denir. Bu süreçte annede hem fizyolojik hem de duygusal birçok değişim yaşanır. Bebekle kurulan bağ, yeni sorumluluklar, uyku düzeninin bozulması ve hormonlardaki hızlı değişim, annenin ruhsal dengesini etkileyebilir. Lohusa depresyonu da bu dönemin önemli bir ruhsal sorunu olarak karşımıza çıkar.
Lohusa Depresyonu Nedir?
Lohusa depresyonu, doğumdan sonraki ilk birkaç hafta ya da ay içinde annede ortaya çıkan, yoğun üzüntü, endişe, yetersizlik hissi, isteksizlik ve hayattan zevk alamama gibi belirtilerle kendini gösteren bir doğum sonrası depresyon türüdür. Basit bir duygusal dalgalanmanın ötesine geçen bu durum, annenin günlük yaşantısını, bebekle olan ilişkisini ve çevresiyle olan iletişimini olumsuz etkileyebilir.
Lohusa Depresyonu ile Anne Hüznü Arasındaki Fark
Birçok kadın doğumdan sonra birkaç gün süren duygusal hassasiyet yaşayabilir. Bu duruma halk arasında “annelik hüznü” ya da “doğum sonrası hüzün” denir. Genellikle hafif seyreden bu geçici durum, çoğunlukla birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Ancak lohusa depresyonu daha yoğun ve uzun sürelidir. Haftalarca hatta aylarca sürebilir ve mutlaka ciddiye alınmalıdır.
Lohusa Depresyonunun Nedenleri Nelerdir?
Lohusa depresyonunun ortaya çıkmasına neden olan birçok faktör bulunur. Bu faktörlerin bazıları fiziksel, bazıları ise psikolojik ve sosyal temellidir.
- Hormonlardaki Ani Değişim
Doğumdan hemen sonra östrojen ve progesteron seviyelerinde hızlı bir düşüş yaşanır. Bu hormonal değişiklikler, ruh halini doğrudan etkileyebilir.
- Uyku Düzeni Bozukluğu
Yeni doğan bir bebeğin sık sık uyanması, annenin düzenli uyumasını zorlaştırır. Sürekli uykusuzluk, zihinsel ve duygusal dayanıklılığı azaltabilir.
- Sorumlulukların Artması
Bebek bakımı, emzirme, alt değiştirme gibi sürekli sorumluluklar annenin üzerinde baskı oluşturabilir.
- Destek Eksikliği
Eşten, aileden ya da yakın çevreden yeterli destek alamamak, annenin yalnızlık hissini artırabilir ve depresyon riskini yükseltebilir.
- Kişisel Geçmiş
Daha önce depresyon yaşamış olmak, kaygı bozukluğu öyküsü ya da travmatik bir doğum deneyimi de lohusa depresyonuna zemin hazırlayabilir.
Lohusa Depresyonu Belirtileri Nelerdir?
Lohusa depresyonunun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak şu belirtiler sıkça görülür:
- Sürekli üzgün ya da boşlukta hissetmek
- Aşırı sinirlilik ve huzursuzluk
- Ağlama nöbetleri
- Enerji düşüklüğü ve halsizlik
- Uyuyamama ya da aşırı uyuma
- İştahta azalma ya da artış
- Konsantrasyon bozukluğu
- Değersizlik ya da yetersizlik hissi
- Bebeğe karşı ilgisizlik ya da aşırı kaygı
- Umutsuzluk ve çaresizlik duyguları
- Hayattan zevk almama
Bu belirtiler birkaç gün içerisinde geçmiyorsa, bir uzmana danışmak önemlidir.
Lohusa Depresyonunda Eş ve Aileye Düşen Görevler
Lohusa depresyonu yaşayan bir anneye en büyük destek, çevresinden gelir. Bu süreçte annenin suçlanmaması, duygularının küçümsenmemesi ve anlayışla yaklaşılması oldukça önemlidir. Eşlerin ve aile bireylerinin, annenin yaşadığı duygusal yoğunluğu anlamaya çalışması ve birlikte çözüm yolları araması gerekir.
Lohusa depresyonu, birçok annenin yaşadığı ama çoğu zaman dile getiremediği bir durumdur. Kadınların bu süreçte duygularını ifade edebilecekleri güvenli bir ortamda olmaları, iyileşme sürecini hızlandırır. Unutulmamalıdır ki, her anne değerli ve özeldir. Duygusal anlamda desteklenmeleri, sadece onların değil, bebeklerinin ve ailenin genel mutluluğu için de önemlidir.